İÇİ ŞİDDET DOLU ÇUKUR KAPANIYOR
İnsanlar çukurları bir şeyleri gömmek, ortadan kaldırmak için açarlar. Ama bazı çukurlar açılır, içine şiddet koyulur ve de üstü açık bırakılır. Gelen geçen o çukura düşer. Denize düşsen yılana sarılırsın derler ya bizim burada çukura düşersen şiddete sarılırsın! İçine şiddeti koydukları ve açık bıraktıkları bu çukur hangi çukur? Tabii ki son yılların fenomen dizisi ‘Çukur’dan bahsediyoruz.
Bir mahalle düşünün, bir grup insan tarafından yönetiliyor. Mahalle sahiplenilmiş ve onu korumaya çalışıyorlar. İstedikleri zaman silahlara, patlayıcı malzemelere ulaşabiliyorlar ve istedikleri zaman bunları kullanabiliyorlar. Ve bu mahalleye polis girmiyor. Çukura polis giremez!
Devlet içinde devlet diyebilir miyiz? Neyse, konumuz bu ufak devletin yönetimi değil… Şiddeti! İllegal işlerin olduğu, herhangi bir suçta kimseye bir şey olmadan hayatlarına devam edildiği ve bunu da haklı sebepmiş gibi gösteren bu diziler, toplumu çok kötü şekilde şiddete yönlendirmektedir. Dizide erkek egemenliğini vurgulayan, sahneler arasındaki duvar yazılarında isyana sürükleme ve farklı bir kitle, farklı bir düşünce yaratma amacı, kadınların koruyucusu daima erkekler, kadınlar erkeklerin kanatları altında olmalı gibi bir sürü toplumsal rollerden oluşan sahneler… Sürekli erkekliği vurgulayan cinsiyetçi sözler… Bunlar sadece bir parçası. Çetelerin çok, çatışma sahnelerin bolca olduğu ve sahneleri aksiyon müzikleri ile evlerimize konuk olan bu diziyi hepimiz HOŞ KARŞILADIK! Bu diziyi izliyoruz ama nedense bu dizinin etkilerini izlemiyoruz. Sokaklardan geçtiğimizde bir çocuğun ağzından o dizideki bir repliği duymak büyük bir olasılık.
Şiddet bir nevi küçük yaşta başlar. Bu diziyi de, büyük ihtimalle yaş oranı düşük bir kitle izlemektedir. Unutmadan şunu da söylemek istiyorum; bu dizi haftanın yedi günü yayınlanıyor, biliyor musunuz? Haftanın bir günü televizyonda oyunculardan, haftanın geri kalan günlerinde ise sokaklardaki çocuklardan izliyoruz bu diziyi. Sokaklardan geçerken Çukur dizisinin müzikleri ile daha da özgüven kazanan çocuklar, bir gün öncesinde izledikleri sahneleri canlandırıyorlar. Her anı şiddet… Şimdi gelelim bu şiddetin çocukları nasıl etkilediğine: Çocuklar bu şiddeti görüyor, bilinç altına işliyor, bunu bazen bilinç düzeyine çıkarıp pekiştiriyor ve tekrar bilinç altına atıyor. Atması lazım, çünkü o ona lazım olacak! Bu çocuk öğrendiği bu şiddeti, kötü replikleri akranlarına, ailesine ve de topluma uyguluyor. Bu çocuk biraz daha büyüyor ve etrafına daha çok zarar vermeye başlıyor. Ve bu şiddet de genelde kadınlara yönelik oluyor. Bu diziyi izleyen kitle dizideki ‘erkeklik’ algısını iliklerine kadar işliyor ve kadına yönelik şiddetin bir parçası oluyor. Küçükken ne öğrendiyse ne gördüyse onu yapıyor! Ve sonunda da suça sürüklenmiş çocuklar ortaya çıkıyor. Tıpkı Eskişehir’de Çukur dövmeli ve çukur yazılı formalı 3 çocuğun 6 çocuğu gasp etmesi gibi. Tıpkı Tokat’ta bir ailenin daha asil(!) dursun diye, dizideki mahallenin sahipleri olan ailenin ‘KOÇOVALI’ soyadlarını alması gibi. Bu ailenin çocuklarından bu soyadlarına yakışır şekilde yaşanması gerektiği de öğretilmez mi bir de? Tokat’ta da yeni bir çukur mu açılıyor?
Umuyoruz ki çocuklar oynadıkları oyunların sahipleri olmaya çalışır, oturdukları mahallenin değil!
Bayram BARAN
İstanbul Aydın Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü
2. Sınıf öğrencisi