Düğünde Silah Hediye Edilmesi
Doç. Dr. Deniz Sarıbaş
Melek Eryazıcı
Yukarıda bağlantısını paylaştığımız haberde düğünde damada pompalı tüfek takıldığı ve bunun üzerine Başsavcılığın harekete geçerek bu silahı damada takan kişiyi gözaltına aldığı ifade ediliyor. Korkunç bir takı merasimi hukuksal müdahale ile doğru bir şekilde sonuçlanmıştır. Fakat buradaki asıl sorun, ataerkil düzende, silahın kültür ögeleri arasında kutsal bir meta olarak normalleştirilmesi ve toplum tarafından erkeğe atfedilen koruyucu sıfatı temsil ettiği algısını kuvvetlendirmesi, şiddetin yaygınlaşmasını tetikleyen nedenlerin başında gelmesidir. Bireylerin bu tür davranışların suç olduğunu bilmemesi ya da umursamaması, güç dinamikleri içerisinde silahın yerleşik ve kuvvetli bir simge olarak benimsenmesine yol açmaktadır. Silahın, evlilik kurumunun eşitlikçi ve bütünsellik algısı dahilinde imgelenmesi, toplumda erkeğe atfedilen otoriter rol ve yetkinliğine de dikkat çekmektedir. Düğünde erkeğe silah hediye edilmesi, kadının tehlikeli ve kontrol altında tutulması gereken bir varlık olarak konumlandırılması algısını da tetiklemektedir. Kadın cinayetlerinin önlenebilmesi açısından şiddeti besleyen unsurlar konusunda eğitsel farkındalık oluşturulması, toplumsal refahının da teminatı niteliğinde olacaktır.
Yukarıdaki bağlantıda ise Anton Çehov’un “Duvarda asılı silah, oyunun sonunda mutlaka patlar” sözüne gönderme yapılarak bu olayın vahametine işaret edilmiştir. Bu yazının başlığı ise “Bana silah hediye edilse bozulurum” olarak atılmıştır. Bize göre bu başlık fazla hafif kalıyor. Biz silah hediye eden insanla selamımızı sabahımızı kesmeyi tercih ederiz. Evlendiğimiz adama silah hediye edilseydi ve o da hediyeyi kabul etseydi bu evlilik başlamadan biterdi.
Toplumdaki bazı değerlerin yeniden sorgulanması gerekir. Silahın değerler dahilinde önemli bir meta olarak imgelenmesi, “At, avrat, silah” üçlemesini kuvvetlendirerek, yeni nesillere aktarmaktadır. Şiddeti tetikleyen davranış ve söylemler farklı şekillerde yeniden üretilerek güç kazanmakta ve geleceğe uzanmaktadır. Silah taşımanın gündelik yaşamda normal bir durum olmadığı, kişinin kendini ve içinde bulunduğu toplum ya da ailenin hayati tehdit altında olmadığı durumlarda silah taşımanın vandallıktan başka bir şey olmadığını genç nesillere benimsetmek gerekir. Yanısıra, avcılığın bir spor değil, vahşet olduğu farkındalığını da genç nesillere kavratmak gerekir. Düğünde havaya sıkılan silahların sevinç gösterisi değil, ilkel bir gösteriş olduğunun izahı yapılmalıdır. Güvenlik güçleri harici bireylerin silah taşıması ve kullanmasının uygun olmadığı düşüncesinin kolektif yayılımı, kadın cinayetlerinin önlenmesinde etkili olacağı gibi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddeti önleme programlarının ilgili kurumlar aracılığıyla yaygınlaştırılmasına da imkân tanıyacaktır.